10 Yıl Süreli Kira Sözleşmesi Yargıtay Kararı detaylarının yer aldığı bu içeriği hemen web sitemizden hemen inceleyebilir ve aklınıza takılan tüm hususlar için uzmanlarımızdan profesyonel danışmanlık alabilirsiniz.
3. Hukuk Dairesi 2021/2702 E. , 2021/4815 K.
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira bedelinin uyarlanması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile aralarında 01/12/2009 tarihli 10 yıl süreli kira sözleşmesinin bulunduğunu, TÜFE ve ÜFE rakamlarının ortalaması oranında yıllık artış öngörüldüğünü, ancak zaman içerisinde meydana gelen ekonomik değişimler, yüksek enflasyon, hayat şartlarının ağırlaşması dikkate alındığında ödenen kira bedelinin taşınmazın bulunduğu çevre ve muhite göre son derece düşük kaldığını belirterek aylık kira bedelinin 12.000TL olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; taraflar arasında geçerli sözleşmede yıllık artış oranının düzenlenmiş olduğunu, kira ödemelerinin bu artış oranı dikkate alınarak yapıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, aylık kira bedelinin hak ve nesafet indirimi yapılarak 01/12/2015 tarihinden itibaren aylık net 10.200TL olarak tespitine karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 15/05/2019 tarihli 2017/7910 esas, 2019/4570 karar sayılı ilamı ile " ...Mahkemece, dava konusu kiralanan taşınmaza ilişkin aylık kira bedelinin 01/12/2015 tarihi itibariyle 10.200 TL olarak tespitine karar verilmiş ise de, davacının davadaki talebi kira bedelinin uyarlanmasına ilişkindir. Bu itibarla, mahkemece yapılacak iş yukarıda açıklanan uyarlama davalarında uygulanması gereken kurallar belirtildiği şekilde tek tek ortaya konulmalı ve konularında uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan tüm bu veriler kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgedeki kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticaret değişiklikleri, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar döviz kurlarındaki ani ve aşırı iniş ve çıkışlar ile ülkeyi sarsan ciddi ekonomik kriz veya doğal afetlere bağlı ödeme esaslarının yeniden düzenlenmesini gerektirecek olayların araştırılıp değerlendirilerek bir rapor alınmalı ve hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kira bedelinin tespitine yönelik hüküm kurulmuş olması doğru değildir." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.Mahkemece; bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sırasında iki ayrı bilirkişi eşliğinde keşif icra edilmiş, bu iki bilirkişi tarafından birbiriyle çelişkili iki ayrı rapor düzenlenmiş ve yargılama sonucunda; emlak değerleme uzmanı tarafından düzenlenen kira bedelinin uyarlanması şartlarının oluşmadığı yönündeki rapor gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay´ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hâkimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; Mahkemece uyma kararı verilen Dairemizin 15/05/2019 tarihli 2017/7910 esas, 2019/4570 karar sayılı ilamı ile; üç kişilik bilirkişi kurulunca yapılacak inceleme neticesinde hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Ne var ki mahkemece; bozma ilamına uyulma kararı verilmiş ise de, sadece iki bilirkişi eşliğinde yapılan keşif sonrası düzenlenen çelişkili bilirkişi raporlarından gayrimenkul değerleme uzmanının raporu esas alınarak hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
O halde mahkemece; Dairemizin 15/05/2019 tarihli 2017/7910 esas, 2019/4570 karar sayılı ilamında açıkça belirtilen hususlarda değerlendirme yapmak üzere daha önce rapor düzenlememiş farklı üç kişilik uzman bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak bu bilirkişilerden alınacak denetime elverişli rapor neticesinde varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, Dairemizin bozma ilamının gereği yerine getirilmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre, davalının vekâlet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK´nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının vekâlet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK´nun geçici 3. maddesi atfıyla 1086 sayılı HUMK´nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.